Allah beni severse olur

    Dışarıya çıktım bugün. Parka gidip biraz ağaçların altında oturdum. Yürüyüş yapanlar, futbol oynayanlar, koşanlar vardı. Gökyüzüne elleriyle dokunmak isteyen inşaatlar vardı. Bir bulut eli cebinde yürüyordu. Maviler istila ediliyordu, inşaat grisiyle. Ama umut hep vardı. Her zaman var olacak.

    Ağaçları izledim. Kimi, sonbaharı hatırlıyor gibi o tonda açmaya çalışıyordu. Hâlâ üzerinde gazeli olan ağaçlar vardı. Ama söğütler açmış gibiydi. Yeşil yeşil bakıyordu gözüme. Söğüt ağaçlarını çok seviyorum. Ayrı bir huzur veriyor. Gölgesi de geniş. Gölge genişleyince serinlik de genişliyor. Ağaçlar çok garip varlıklar. Kimseden, meyve ve gölge esirgemiyorlar.

    Dışarı çıkmak yoruyor beni. Aileme yük olduğumu düşünüyorum zaman zaman. Onlar bunun tam aksini söylüyor olabilir. Ama onların söyledikleri benim duygularımı değiştirmiyor. Bu düşünceyi üzerimden atamıyorum. Çünkü artık onlar da yaşlandı. Bir de 33 senedir hasta olan bir insana bakmak çok zor. Kendimi onların yerine koyuyorum. Hakikaten hem psikolojik hem de fizyolojik açıdan zor. Tam bir yıpranma biçimi. Allah merhametlerine cennet yazsın.

    Konuşma üzerine düşündüğümü söylemiştim. Sade konuşmam gerekiyor. Konuşmada sadeliği yakalamam gerekiyor. Fazla izah kabalık gibi geliyor. Lisanen kabahat işliyor gibi hissediyorum. Keza büyüklerimiz de böyle söylemiş. Yazıda ve konuşmada, nezaket ve sadelik gerekiyor.

    Bir de konuşmanın usulü var. Bunun yanına bir de yazmayı ekliyorum. Bu usul ya hayır söyle ya sus. Efendimiz aleyhisselatu vesselam böyle ferman etmiş. Bu fermanda mutlaka bir hikmet var. Yaşayarak tescil ettim. Kötü konuşmak ve yazmak çoğaldıkça kötülük de çoğaldı. Bu yüzden kötülüğü yaymak gerekiyor. Yapılan ve yayılan iyiliklerin artması için iyiliklerden konuşmak gerekiyor. Hakikaten insanoğlu bir testi gibi. İçine ne koyulursa dışına o sızıyor.

    Bütün duyu organlarımızı ve duyumsamalarımızı iyiliğe doğru yönlendirmek gerekiyor. Günümüzde iletişim çok hızlı. Bu hızla birlikte iyilik değil, kötülük arttı. Çünkü kötülüğü eleştirmek istiyor insanlık. Ama eleştirirken de etrafa yayıyorlar maalesef. Bu yayılmayla beraber kötülük daha çoğalıyor. Çünkü zaman içerisinde bu konular normalleşmeye başlıyor. Ben bir sosyolog değilim. Tecrübelerimi aktarıyorum. Kendime de bu konuda güveniyorum evelallah. Çünkü iyi teşhis koyduğumu biliyorum. Yıllardır düşünüyorum bunun üzerinde.

    Olumlu konuşmak ve nezaket çerçevesinde konuşmak gerekiyor. Bugünkü okuduğum kitapta da bir çok ders aldım. Usul anlamında hala gitmem gereken çok yol var. Yolu gidemiyorsam bile, Allah inşallah yolu getirir. Her şeye rağmen gayret gerekiyor kula. O gayret mutlaka olmalı hayatında. Ateşi söndüremeyeceğini bilen karınca gayretiyle konuşuyordu. Gayret = samimiyet demek benim nezdimde. Gayret olmadan samimiyet olmadan herhangi bir adım atılamaz. Adım atılsa bile yol küser. Yolun küsmesi insanı bir durakta bırakır. Araf'ta kalmak gibi bir durum bu.

    Erken uyandığım için uykum geldi. Yatsı ezanı da yeni okundu sayılır. Huzura çıkmak gerek. Gitmeden evvel şunu da anlatmak istiyorum. Bugün yine ölümü gördüm rüyamda. Devamlı ölüm görüyorum. Bunun sebebi bilinçaltımda çok yer edindiği için mi diye düşündüğüm oluyor. Varlığını biliyorum ama bu kadar düşünmüyorum. Düşündüğüm ürperti derecesinde değil. Kabulleniş derecesinde. Kabul etmeye çalışıyorum ölümü. O gelmeden kabul etmek istiyorum. Zorunlu kabul etmek ağır gelebilir insana. Bana ağır gelmesini istemiyorum ölümün. Kavuşma günü gibi bir gün olsun istiyorum. Bu da Allah beni severse olur.

Yorumlar