Doğrular kusurludur

    Bugün biraz erken yazmayı düşündüm. Rahat bir kafayla biraz da uzun yazmayı düşündüm. Günlük yazma fikri iyi oldu. İlle de mükemmel cümleler yazma gibi bir gayretim yok. Denemelerime, hikayelerime ve şiirlerime zaten yazıyorum. Önemli olan burada bir kağıt ile dertleşmek. İçimden geçenleri rahatça söyleyebilmek.

    Kendiyle dertleşebilir mi insan? Çok da güzel olur. Çünkü kendine samimiyetin varsa aklına geleni söylersin. Kendi kendini hesaba çekersin. Yanlışlarını yüzüne söylersin. Mükemmel değilim. Mükemmel olmamak mükemmel midir? Bu soruya cevabım, evet. Çünkü mükemmel olmadığını kabul etmek bir yol açar insana. Kusurlarını sürekli törpülemeye çalışırsın. Bu da seni en güzel yola doğru götürmeye başlar. Yaptığın doğrular arttıkça doğrunun kendisine doğru yolculuğun başlar. Sonra bu doğruların yetersiz olduğunu görmeye başlarsın. O zaman da hakikat devreye girer. Zaman zaman tekrar hakikaten doğru tarafına dönersin. Çünkü doğrular kusurludur. İnsan kusur yaptıkça hakikatten aşağıya inebilir. Burada tövbe giriyor devreye. Tövbeyi zımpara kağıdına benzetiyorum. Nerede bir kusur bulsa ahengine kavuşturuyor. Allah hakikat katında kalmayı nasip etsin. Doğrularım da hep hakikat için olsun.

    Dışarıda mükemmel bir rüzgar var. Pencereden gördüğüm kavak ağacı sanki yerinden kopacak gibi. Sağa sola öyle güzel sallanıyor ki. Zikir çeken bir derviş gibi. Tabiat zikretmeyi sessizce yapıyor. Sessizliğin büyük bir hükmü var. Ses kusurlu. Kusurunu ortadan kaldırmanın tek yolu var. Ya hayır söyle ya sus. Ölçüt bu şekilde olmalı.

    Kendi kendini eleştirmeye dönmek istiyorum. Sohbet ederken kendimi bir başkasının yanında eleştirdiğimde kendini eleştirmedi karşımdaki. Bana katılarak beni eleştirdi. Söyledikleri doğru ise aldım heybeme koydum. Fakat anlamadı ki kendisini eleştirmesi için açılmış bir sohbetti bu. En yakınım da olsa fikirlerimi beyan etmek istemiyorum. Çünkü birlikte hareket ederek hakikati bulma çabası yok. Çok az kişi de var bu. Onlarla sohbet bal gibi. Bir de muhabbetin düzeyi önemli. Üçüncü kattaki bir insan ile birinci kattaki insan birbiriyle nasıl orta yolda buluşsun? Herkes aynı basamakta değil. Herkesin nefis basamağı başka başka.

    Rüzgarın yüksek bir uğultusu var. Yavaş yavaş iftar yaklaşıyor. Bugün ezan rüzgarı, rüzgar ezanı duyacak. Gerçi ezanı her şey duyuyordur. Onu duymamak mümkün mü? Yazın köyde yaşadığım zaman ezanı okununca hayvanlarda bile bir değişme oluyor. Horoz daha çok ötüyor. Köpekler daha çok havlıyor. Çekirgeler susup dinlemeye başlıyor. Allah nasip ederse, Nisan ayını dört gözle bekliyorum. Köyde yaşamayı özledim. Hayallerimden biri elime yüksek bir meblağ geçerse köydeki evimi kışa hazırlıklı yapmak. Aslında kışa hazır. Yerden ısıtma döşeli. Fakat kömür kazanı kullanmak istemiyorum. Eğer imkan verirse Rabbim, yeşil enerji kullanmak istiyorum. Şehir ortamını sevmiyorum. Yorucu, gergin ve herkes politik. Birinin avukatlığını yapma peşinde. Oysa hayat kralcılık için çok kısa. Başkası için yaşamak çok saçma geliyor bana. Daha doğrusu bir kul için yaşamak. Modern köleliğin kendisi. Allah köleliği kaldırmış oysa. Ama kendi iradesini ortaya koyamayan köle olmaya aday.

    Kayısı ağacının çiçekleri çok döküldü. Dün gelin gibiydi bugün nine. Rengi bile değişti. Ağacın çiçeği açtığında garip bir döngü gördüm. Çiçeğine arılar geldi. Arılar, çiçek peşindeyken serçeler arıları yedi. Sağ kalan arılar bal yapmak için gerekeni topladı. Bir döngü var hayatın içerisinde. Hangi döngünün çarkıyım diye düşünüyorum. Benim tek amacım anlam aramak kendime. Çünkü dünyaya boşuna gelmedim. Gelişimin kendisi bir anlam. Bayağı bir anlam inşa ettim içimde. Fakat kusurlu olduğunu düşünüyorum. Bunu gidermenin yolu günlük zımpara kağıdı ile kendime bakmak. Allah'ım seni seviyorum. Umarım sevdiğin kullarından olurum.

Yorumlar