Bugün akşam yazıyorum. Çünkü gün boyu yoğundum. Genellikle hep yoğunum zaten. Fakat bugün, fiziken daha yoğunluk söz konusuydu. Anneme parka gitmek istediğimi söyledim. Sağ olsun, kırmadı. Biraz dolaştık birlikte. Uzun bir yürüyüş yaptık. Özlemişim dışarıyı. Konudan konuya kolay geçiş yapabilirim. Çünkü birden fazla düşünce var aklımda.
Sırasıyla gitmek gerekirse şöyle oldu: Öğle namazını eda ettikten sonra parka gittik. Orada, sakin bir yerde oturmak istedim. Uzun bir yürüyüş sonucunda bir bank bulduk. Birden bir köpek koştu üzerimize. Ufacık da. Baktım, annemin sesi titriyor, korkuyor. "Köpek üzerine koştuğunda beni çevirseydin keşke ona doğru." dedim. Kıyamamış meğerse. Oysa ben köpekten korkmam. Korku duygularım çok nadir ortaya çıkar. Sonra, tabii köpeğin sahibi koştu geldi. Meğerse dişleri yokmuş zaten; ufacık bir şeydi. Ellerimi yaladı, benim de üzerime çıktı. Sevimliydi. Ellerimi kullanabiliyor olsaydım, güzelce hırpalardım, severdim. Kurban olduğumun yarattığı her şeyi seviyorum.
Sonra oturduk, muhabbet ettik annemle. El işi yaptı kendisi. Ben de etrafı izledim. Etrafı izlemeyi hep sevdim. Çocukluğumdan kalma alışkanlık. Gerçi parkın öncesini unuttum. Bir çeşmenin açık olduğunu gördük. Annem kapatmak için gittiğinde, çeşmenin bozuk olduğunu anladık. Sonuçta su bizim suyumuz. Bekçiye haber verdim. Kayıtsız kalamam böyle durumlarda. Bu devlet, bize şehitlerimizin emaneti. Bu yüzden, ufacık bir taşını, toprağını sakınırım gözümden.
Parkın girişinde, bir kadın ve erkeğin bana doğru bakarak konuştuğunu gördük. "Dünya kadar malın olsa neye yarar?" düşüncesiyle, sağlığımın olmamasını esas alıp konuştuklarını öğrendim. Orada bulunan abi, ben yaklaşıp selam verince anlattı. Böyle konular, belki nahoş gelebilir okuyanlara. Fakat ben etkilenmiyorum artık. Yıllar önce bu cümleden etkilenmiştim. Şimdi etkilenmiyorum. En azından farkına varıyor insanlar sağlığın kıymetinin. Bana bir soru sordu adam. Bu gördüklerimizin rüya mı ya da gerçek mi olup olmadığını sordu. Ben de hepsinin rüya olduğunu söyledim. Çünkü insan ölünce uyanır, dünyanın bir uykudan ibaret olduğunu görür. Buna delilim var tabii ki. Her gece uyuduğumuz uyku delil değil de nedir?
Bir fotoğraf çektirdim parkta. Cemal Süreya'nın şiirinden alıntı yaparak bir dörtlük yazdım:
"İçimin kapısını çalınca dünya
Bahara bir tren kalkardı gülüşümden
Dünyanın ulaşamayacağı yere saklardım alnımı
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni."
Tam olarak böyle bir zihniyetim. Dünya, insana ulaşmaya çalışıyor aracılarla. Ben de ulaşmasını istemiyorum. Ulaşmasını, alnımla engelliyorum. Eğildikçe yükselmek, insana mahsus bir durum.
Ev küçük olduğu için bu kadar yazabileceğim. Yan tarafta ailem, konuştuklarımı duysun istemiyorum. Güzel bir gündü. Yoruldum. Yorulmadığım hiçbir gün olmayacak. Yorulmuyorsa insan, hayatında bir tutam güzellik yoktur.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum Yapmak İçin..