Kendi içime çekiliyorum

    Uzun zaman oldu. Bayram bitse de birkaç gündür yazamadım. Hayatım hep yoğun; hiç boş vaktim yok. Zaten daha önce de söylediğim gibi, boş vakit kavramına inanmıyorum. Müslüman, boş vakitten söz edemez. Eğer diyorsa, hayatında bir anlam eksikliği vardır. Bu eksiklik zamanla büyür, bir obruğa dönüşür.

    Kardeşim ve ailesi gelmişti son olarak. Birlikte güzel vakit geçirdik. Yaşadığımız kasabaya gittik. Şu an şehirde kalıyoruz, kasabayla aramızda yalnızca 22 km var. Çok uzak sayılmaz. Yeğenim kasabayı çok seviyor. Doğada akşama kadar kaldık. Buz gibi bir soğuk vardı. Bayram boyunca ayaklarım nedense hep üşüdü.

    Oldukça yoğun bir misafir dönemi geçirdik. Misafiri seviyorum. Ancak hasta olduğum için, ziyaretler uzun sürdüğünde yoruluyorum. Dinlenmem gerekebiliyor; rahat yiyip içemiyorum mesela. Uzanamıyorum. Gürültüye karşı da bir hassasiyetim var, başım kolayca ağrıyor.

    Toplu ortamlarda yalnızlık çok daha belirgin hâle geliyor. Sanki konuşacak bir konum kalmamış gibi hissediyorum. İçime çekiliyorum, orada kalmak istiyorum.

    Bayram güzel geçti, Elhamdülillah. Şimdi yaza hazırlanıyorum. Okumalarımı düzenli tutmaya çalışıyorum. Ama aradıklarımı edebiyat kitaplarında bulamıyorum. Tür olarak şiirden zaman zaman uzaklaşıyorum gibi. Düşünce yazıları yazmak daha fazla ilgimi çekiyor.

    Şimdilik mantık dersine ara verdim. Şiir Okuma Kılavuzu vardı elimde, kitabın yarısına kadar özel notlar çıkarmıştım. Onu tamamlamak istiyorum. Bu yüzden mantık, bir kenarda bekliyor.

    Arapça, meal ve hadis okumaya devam ediyorum. Kur’an, Arapça olarak kalbime yeniden iniyor gibi hissediyorum her okuyuşta. Farklı bir tesiri var, huzur veriyor. Açıkçası, Allah’a yakınlaştırmayan hiçbir şey ilgimi çekmiyor. Okumalarımı ve hayat tarzımı yalnızca bu esasa bina edeceğim. Zaten böyleydi, ama şimdi daha da derinleşmek istiyorum.

    Dergilerle ilgili kafamda soru işaretleri var. Zannediyorum, bir süreliğine eser vermeye ara vereceğim. Ya da sadece arada sırada gönderirim. Gönlümü tatmin etmeyen meseleler var. Sanki derginin sahibi ne istiyorsa, o oluyor gibi hissediyorum. Her derginin kendi kuralları var, saygı duyuyorum. Fakat gerçeklerle yüzleşmekten kaçan tarafları da yok değil. Tanıdık ya da çevresi geniş olan kişiler ön planda. Bu da benim benimsediğim bir durum değil. Davranış olarak nahoş buluyorum.

    Belki özgürlüğe fazla düşkünüm, bilmiyorum. Ne kadar kendi istediğimi yazsam da, dergilerin kuralları beni baskılıyormuş gibi hissediyorum. Kendi sitelerim bana yetiyor. Bilinmek gibi bir derdim yok, hatta bilinmemek gibi bir derdim var. Toplumun gözü üzerimde oldukça, içimin yağmalandığını hissediyorum. Sosyal medyayı da ara ara kullanıyorum. Bu süreçte biraz daha mesafe koymayı düşünüyorum.

    Şu an yazılacak en az beş-altı yazı var. Fakat okumalarım aksayacak diye yazmıyorum. Konu olarak oldukça sağlamlar. Not defterime kaydettim, beklemedeler. Günlüğü haftada bir yazmayı düşünüyorum. Mesela hafta sonları olabilir. Herkesin bir beklentisi var çünkü. Kitaplar gözümü arzuluyor, insanlar sözümü arzuluyor, ben de kendimi arzuluyorum. Ama kendimi bıraktığım yerde bulamıyorum. Elbette insanlara yetişmem gerek, ama vücuden hasta olmak bütün akışı değiştiriyor. Takatim kalmıyor çoğu zaman.

    Kendimle vakit geçirmek istiyorum. Ölümcül bir hastalığa yakalanan kişi nasıl ki kendiyle daha çok vakit geçirmek ister, benzer bir hâl üzerimde. Sevdiğim insanlar da yoğun. Onların vakitlerini almak istemiyorum. Çünkü bana yapılmasını istemediğim bir şeyi ben de yapmak istemem.

    Ekipmanlarımı tamamlıyorum. Yazın dışarıda tahlil yapacağım. Kitaplardan bol bol konuşacağım. Bakalım bizi nasıl bir süreç bekliyor, göreceğiz. Ben sadece gayret etmekle mükellefim. Gerisi takdiri ilahi.

Yorumlar