Sevgili Günlük,
Özür dilerim senden. Uzun zaman oldu. Geçen hafta yazamadım. Bu haftayla birlikte, yanılmıyorsam, on dört gün geçti. Yetişemiyorum. Neticede kendine bile geç kalmış birisiyim.
Hayatım ekseriyetle şu şekilde geçiyor: Hastalığım ilerliyor ve benim dünyaya acilen bir güzellik bırakmam gerekiyor. Bu düşünceyle her dakikam dolu dolu geçiyor. Kimi zaman vakit yetmiyor, kimi zaman ise öyle uzun geliyor, öyle yavaş yaşıyorum ki hayret ediyorlar.
Geçen haftadan itibaren kitapla ilgili bazı problemler vardı. Yayınevleriyle görüşmeye devam ediyorum. Bilmiyorum, nasip olacak mı... Bekleyip göreceğiz.
Hafta içi kitap tahlil videoları çekiyorum. Hafta sonu ise bahçede yaptığımız işleri kaydediyorum. Neticede hepsi bir anı... Giderken bir şeyler bırakmak aslında muradım. Fakat her murat yerine gelecek diye bir kaide yok bu dünyada.
Bazen genç kardeşlerimin sorunları oluyor. Elimden geldiğince yardım etmeye çalışıyorum. Burada başlıyor bütün tezatlıklar. Çünkü kendime yetişemiyorum. Söylediklerim neden tesir oluşturuyor, bunu çözemedim. Belki de yaşadığım içindir. Yaşamadığım ve tecrübe etmediğim hiçbir cümleyi dile getirmiyorum. Samimi olmak lazım. Samimiyet, Müslüman bir kişinin özü olmalı. Ve bu öz öyle büyümeli ki gökyüzüne doğru ağaç gibi uzamalı.
O kadar uzun zaman oldu ki... Ev sattığımızı yazdım mı, bilmiyorum. Aksaray’daki evimizi sattık. Bir de ev arıyoruz şu anda. Neticede yaz ve kış birbirini kovalıyor. Gaflet ise kapımızın gitmeyen kulu.
Birden cümle geçişi yaptım, biliyorum. Yaz ve kışın arasında insan, gafletin pençesindedir. Bunu nereden biliyorum? Gafleti en iyi, acılara sondaj atan bilir. Ben acılara sondaj atmış birisiyim.
Dışarıda 34 km hızla esen bir rüzgâr var. Hasan Dağı'nın karını eritmesi gerekiyor bu rüzgârın. Çünkü yaz geliyor. Bunun fermanını okuyor. Rüzgârın sesi bile gizemli...
Sır demişken, dünyada farklı bir ahenk var. Bunu dışarıda, tabiattan anlıyorum. Tabiatla daha iç içe yaşadığımızda, Allah’ın varlığı kesin olarak gönlümüze siniyor. Uzun binalar bu yüzden yapılıyor gibi geliyor bana. Maksat, Allah ile bağlantımızı kesmek. Bu tabii sonuç. Sebep ise dünyayı karnına sokmak. Allah, mideyi bir ölçüde yarattı. Ama insanoğlu, midesinden fazlasını istiyor. Bütün mideler, kendisinin gibi hareket ediyor.
Bugün bizimkiler geliyor. Kardeşimi, yeğenlerimi özlemiştim. Hâlâ bir tanesi dünya yolculuğu yapıyor. Dünyaya gelmek için bekliyor uzun süredir. Beklemek onu mu dünyaya yakınlaştırıyor, yoksa dünyayı mı ona, bilmiyorum.
Zeynep’e şiir yazdım. Dergide yayınlanacak. Yeğen ayrımı mı yapıyorum? Ahmet’e neden yazmadım? Ahmet, kendisi yazacak şiiri. Umarım yetiştirebiliriz onu. Allah’tan dileğim, bütün ümmete liderlik etsin. Onun omuzlarını geniş kılsın. Gözüm görmez ama istiyorum ki İslam’a ve milletine hizmet etsin. Bir amca olarak tek gayretim bu: Onlara şerefli bir hayat bırakmak.
Bugün içimden gele gele yazmıyorum. O yüzden kendime zulüm etmenin manası yok. Kusuruma bakma, günlüğüm. Umarım haftaya büyük bir şevkle gelirim.
Allah’a ısmarladık sevgili günlük.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum Yapmak İçin..