Allah gözlerimizi bile doyuruyor

    Bugün günlük yazacağımı düşünmüyordum. Çünkü kasaba sezonunu açtık. Bu yüzden interneti taşımak zorunda kaldık. Fakat bugün ekipler geldi ve internet bağladılar. Nasipten öte yol yok. Demek ki nasipte yazmak varmış.

    Nasip, gizemli bir kavram. Kalbinin ortasında bir sır yatıyor. Birden gelip kapımızı çalıyor. Biz de keramet bizde zannediyoruz. Sebeplere fazla inanıyorum. Allah birine bir ihsanda bulunacaksa mutlaka bir kulu üzerinden gönderiyor. Ya da herhangi bir canlı üzerinden. Bugüne kadar yaşadığım olaylarda hep bunu düşündüm. Gayret ve nasip bir araya gelince, kısmete götürüyor insanı. Gayret, kulun kendisiyle olan ilişkisinden doğuyor. Nasibin birçok detayı var. Önce Allah nasip edecek. Bazen bu çevresel bir nasip olabilir, bazen de direkt kendi gayretimizle ortaya çıkar. Ama hepsinin en yukarısında Allah’ın ihsanı vardır. Çünkü bir tutam nefes bile Allah’ın izniyle gerçekleşiyor.

    Bu konulara neden girdim, bilmiyorum. Sebep olmak zorunda değil. Anlatmak istiyorum ve anlatıyorum. Hepsi bu kadar. Bu modern dediğimiz zaman, bizi bir sebep olması gerektiğine inandırıyor. Önceden “işte” derdik. Küçükken bir de omuz silkeleyerek “işte” derdik. Bu, böyle bir durum. Biz sebeplerin ötesine geçemediğimiz için gözlerimizin önündeki görüntüler birbirine karışıyor. Bazen bir sebep ortaya koymak insanın helakıdır. Somut bir örnek verecektim, lakin anlaşılacağını düşünmüyorum.

    Anlaşılmak, ne derin bir mevzu. Mesela bir şeyin yüzüne baktığımızda susuz olduğunu anlayabiliyoruz. Fakat su dökmüyor olsak, bu anladığımız anlamına gelmiyor. Anlamanın yardım etmekle ilgisi var. Gönül almakla ilgisi var. Yapmakla ilgisi var. Hayat vermekle var, mesela. Bunun tanımını nasıl yapabilirim, bilmiyorum şimdilik.

    Kasabaya geldim. Çok özlemişim. Dışarıda sarı sarı çiçekler var. Dün kedilerim geldi. Bir çocuk gibi kendilerini sevdirmek istiyorlar. Hatta ayağımın yanına gelerek kuyruk vuruyorlar. Kedileri seviyorum. Özellikle dinimizin kedilere önem vermesi ayrı bir güzellik. Allah’a hamdolsun ki Müslüman’ım. Böyle bir dinin mensubu olmak benim dünya dertlerimi azaltıyor. Komşumuz ayağından ameliyat olmuş. Annem beş dakika uğramak istedi. Ben de o gelene kadar günlük tutmak istedim. Sabah kitap tahlil videoları çektim. Kitap, tahlil yazısı yazdım. Tasarımlar yoruyor beni. Peki buna değiyor mu? Allah bilir. Gördüğüm görüntüler üzerine yorum yapmayı sevmiyorum artık. Matematiksel veriler bize ancak doğruları verir, gerçeği vermez.

    Allah bu sene bana imkân versin istiyorum. Buradaki evimin ısınma sorununu çözersem bir daha şehir yüzü görmez yüzüm. Sabaha kadar deliksiz uyudum. Burada düşüncelerim daha sakin. Ruh halim daha sakin.

    Bütün sakinliğim Filistin meselesiyle dağılıyor. Dünya, çocukların ölümünü bile bile izliyor. Bizim üzerimizdeki şımarıklığı henüz kaldırmadı bu yaşanan olaylar. Son on yılda başımıza gelmeyen kalmadı. Fakat çabuk unuttu insanlık. Çabuk unutuyoruz. Unutmak, gafletin kendisi. Peki, ölüm geldiğinde ne yapacağız? Kendimizi nasıl aklamaya çalışacağız? “Ben gafletin içerisindeydim” desen, zaten sınav gafletten uyanmak. Bir bahane yok. Bahaneler bile o gün bizi terk edip gidecek. Belki şahitlik yapacak. “Elimden ne gelir?” diyorum kendime. Boykot yapıyorum, yazıyorum ama bir yere kadar. Maddi yardım bile bir yere kadar. Hepsinden vazgeçmiyorum, yılgınlık göstermiyorum. Bu olaylar yaşanmadan önce de boykot ediyordum. Elimden gelen şimdilik bu kadar. Allah, bu yaptığımızın samimiyetiyle daha büyük işler yapmayı nasip etsin. Oradaki bütün çocukların yüzündeki yaşlar dinsin.

    Üzerimizdeki şımarıklığı kaldırdı Kudüs. Yemek yerken, uyurken, uyanırken hep aklımızdalar. Allah bizi bağışlasın. Bize gerçekleri göstersin. Bize de gerçekleri görmeyi nasip etsin.

    Kendimle ilgili konuşmam gerekirse, biraz daha ilerledi hastalığım. Hastalığım ilerledikçe yalnızlığı daha çok benimsiyorum. Yalnızlığımı yalnızca ben istediğimde bırakmak istiyorum. Dışarıdan yalnız olduğumu düşünerek birisi yanıma gelip katılsın istemiyorum. Hatta bu en sevdiğim, canımı vermek istediğim kişiler olsa bile. Yalnızlığı bu kadar sevmek, korkunç galiba. Benim açımdan değil; bu, korkunç olmak hissi. Dışarıdan korkunç görünüyor olabilirim. Fakat görüntünün pek de önem arz ettiğini söylesem, yalan olur.

    Biraz uzun konuştum galiba? Annem gelmek üzeredir. Dışarıya çıkacağız birazdan. Etrafı görüp gözlerimin hakikate doymasını istiyorum. Allah gözlerimizi bile doyuruyor, farkında mıyız?

    Allah’a ısmarladık sevgili günlüğüm. Umarım tekrar ömrüm olur da kavuşuruz.

Yorumlar